Bilimsel Başarıda Oksijenin Önemi ve Sarmaşık Üniversiteleri
Alaeddin Yalçınkaya
ABD’nin Kuzey Doğu bölgesinde yer alan Harvard, Yale, Princeton, Columbia, Brown, Dartmouth, Pennsylvania ve Cornell, Sarmaşık Üniversiteleri olarak bilinirler. Bunlar dünyanın da en başarılı üniversitelerindendir. Ivy (sarmaşık) League Universities bünyesindeki spor takımları IV.Ligi oluşturduğundan, “I,V” harflerinin okunuşu “ay-vi” olup Ivy şeklinde yazılmaktadır. Creeper de sarmaşık anlamına gelmektedir. Eğer arama motorlarında “Ivy League Universities” yazarsanız, zikredilen üniversite kimlikleri ve başarılarıyla ilgili bilgilere ulaşırsınız. Bunlar aynı zamanda bir dönem soyluların, günümüzde seçkinlerin veya önde gelen yöneticilerin de mezun olduğu kurumlardır. “Creeper Universities” diye yazarsanız seyrine doyum olmayan sarmaşıkların süslediği dev binaların ve kampüslerin resimleriyle karşılaşırsınız.
Adı geçen üniversitelerde çeşit çeşit sarmaşık ağaçları kampüslere dikilmekle kalmamış yıllar boyu yönlendirilerek duvarlar, tel örgüler, demir parmaklıklar, bu oksijen fabrikalarıyla donatılmışlardır. Dev binalar, pencereleri hariç bazen 10 kattan fazla yeşilliklere, mevsimine göre harika tonlarıyla sarı ve kırmızılara bürünürler. Belirtmek gerekir ki gerek ABD’de gerekse birçok Avrupa ülkesinde sayılanlar dışındaki birçok üniversite, şirket, kilise, okul çeşit çeşit sarmaşıklarla donatılmıştır. Bizde ise Levent, Etiler gibi muhitlerde bazı binalarda görülmektedir. Ancak sarmaşık üniversiteleri deyince bu sekiz, öncelikle akla gelir.
Bu üniversitelerin dünyanın en başarılı olanları arasında yer almasında, eğitim, araştırma, bilimsel özgürlük, liyakat tercihi ile ekonomik imkanlar gibi faktörler elbette sözkonusudur. Bütün bunlarla beraber beynin temel gıdası olan temiz hava bakımından son derece zengin olmasını da biz hatırlatalım. Cins cins sarmaşıklar kampüslerin her santimini birkaç kere, kat kat kaplayarak bir ormandan daha fazla oksijen üretir olmuşlardır. Öğrenciler ve araştırmacılar, bu oksijen bolluğu içinde çalışmaktadırlar.
İçinde bulunduğumuz aylar, evimizin, sitemizin, okullarımızın, civarımızdaki bahçe duvarlarının, tel örgülerin, demir parmaklıkların diplerine sarmaşık dikme zamanıdır. Bir karış boyundaki bir sarmaşık dalını yarısına kadar toprağa gömerseniz üç yıl içinde çevre de müsaitse bir ağaç kadar yeşillik haline gelebilecektir. Sürgünleri yönlendirirseniz beş-altı senede sokağınıza ufak bir orman kadar oksijen üretim imkanı kazandırmış olursunuz.
Çeşit çeşit sarmaşıkların rengârenk çiçek, meyve verenleri vardır. Bunların en hızlı büyüyeni olmasa da en güzeli, benzersiz kokusuyla hanımelidir. Diğerlerinin de farklı kokuları veya başka özellikleri bulunmaktadır. Bir şekilde toprağa tutturduğunuz her üç budaktan en az biri yeşerecektir. Üç-beş ay sonra sizin diktiğiniz sarmaşıkların üzerinde rengârenk kelebeklerin, arıların uçuştuğunu, bal topladığını gördüğünüzde hissedeceğiniz mutluluk tarif edilemez. Bu yeşillikler çoğaldıkça çevredeki kuş sayıları ve cinsleri de artacak, onların cıvıltılarıyla derin bir huzur duyacaksınız.
Uzmanlık alanı sömürgecilik ve kültürel emperyalizm olan bir akademisyen olarak soylular veya zenginlerin, Uluslararası İlişkiler literatüründe neo-colonialist (yeni sömürgeci) rehberlerin üsleri durumundaki Amerikan üniversitelerini örnek göstermemiz yadırganabilir. Öncelikle iyiyi, doğruyu, güzeli, sağlıklı olanı araştırırken bağnazlıktan kurtulmak da yine bilimin olduğu kadar inancımızın da gereğidir. Bununla beraber bu üniversitelerin örnek alınmasını yadırgayanlar için bir ağaç dikmenin fazileti konusunda Fahr-i Kâinat’ın (Aleyhisselam) Sahih-i Müslim’de geçen bir hadisini aktaralım: “Müslüman bir kişi bir ağaç diker veya ekin eker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey kıyamete kadar o kimseye sadakadır.” Benzer sahih rivayetler oldukça fazladır.
Bu konuda Türk dünyasından da ilginç bir bilgi: Türkistan hanlıklarının Çarlık tarafından işgalinden sonra 1870’lerde Doğu Türkistan’da Bedevlet Yakup Han, Kaşgar Hanlığı’nı kurar. Görünüşte İngiliz Ticaret Ateşesi, gerçekte Hindistan sömürgesine “kötü örnek” olmasın diye bu Türk hanlığını yıkmanın tezgâhını hazırlayan Sir Douglas Forsyth’in Londra’ya gönderdiği raporlarından bir ayrıntı: “Yarkent (bir Doğu Türkistan şehri) evlerinin damları, çiçek bahçesi …” Forsyth’in bu ayrıntıyı hayretle ülkesine bildirmesi doğrusu benim de hayretimi mucip olmuştur. Demek ki o dönemde İngilizler böyle şeylerden habersizler. 30-40 yıl önce Anadolu köylerindeki mütevazi evlerin dahi sofalarından, balkonlarından sokaklara taşan rengarenk çiçekler de hafızalardadır. Çevremizi yeşillendirmek ve çiçeklendirmek, bizim öz kültürümüzün ve inancımızın parçası olduğu halde bundan biraz uzaklaşmışız gibi.
Mezarların üzerindeki bitkiler, yeşil kaldığı sürece yaradanı zikrettiğinden orada yatanın kabir azabı çekmeyeceğine dair sahih rivayetler var. Kabristanların yemyeşil bahçeler haline gelmesinde bu inancımızın da etkisi vardır. Fakat yeşillik sadece mezarlıkara ait olacak demek değil. Sanki böyle bir yanlış kanaat mi ortaya çıktı da betonlaşmaya gösterilen müsamaha arttı? Halbuki yukarıda zikredilen Hadis-i Şerif, balkonlar, taraslar dahil bulabildiğimiz her karış toprağı yeşillendirmemiz, çiçeklendirmemiz, ağaçlandırmamız gerektiğine işaret etmektedir.
Sadece oksijen bolluğu belirleyici olsaydı, dünyanın akciğerleri kabul edilen Amazon yerlileri bilim ve teknoloji üretiminde ilk sırayı işgal ederlerdi. Bununla beraber temiz havanın, sağlıklı düşünmek, değerlendirmek, analiz etmek, bilimsel yeteneği geliştirmek konusundaki önemi de açıktır. Kampüslerimizi, okul ve cami bahçelerimizi, sitelerimizi, elimizin ulaştığı her yeri yeşillendirmenin ve ağaçlandırmanın tam mevsimindeyiz. Biraz da dikili ağaçlarımız olmasına, yeşilliklerimize kafa yorarsak çok daha huzurlu bir dünyanın mutluluğunu hissedeceğimiz kesindir.
Çevre, yeşil, sokaklarımızdaki masum dostlarımızın yemleri ve sularını hatırlama gibi konularda yazıp konuşanların genellikle uygulamada birşey yapmadıklarından şikayet edilir. Son birkaç ayda diktiğim ve diktirdiğim sarmaşık dalları yüzleri geçti. Bu faaliyetim bir kaç ay daha sürecek. Şimdiye kadarkileri da sayarsak diktiğim/diktirdiğim ağaçlar dahil birkaç ufak ormana tekabül eder. Önce kendim yapıp sonra yazdığıma göre bunu okuyanların da birşeyler yapacağına, yakın olanların benden budak isteyeceğine veya komşunun bahçesinden budanmış dalları değerlendireceğine yahut en yakın fideciden birkaç liraya uygun sürgünleri temin ederek dikeceğine inanıyorum. Müsait yerlere ıhlamur, akasya vb ağaç dikmenin de tam zamanı.
alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr
ABD’nin Kuzey Doğu bölgesinde yer alan Harvard, Yale, Princeton, Columbia, Brown, Dartmouth, Pennsylvania ve Cornell, Sarmaşık Üniversiteleri olarak bilinirler. Bunlar dünyanın da en başarılı üniversitelerindendir. Ivy (sarmaşık) League Universities bünyesindeki spor takımları IV.Ligi oluşturduğundan, “I,V” harflerinin okunuşu “ay-vi” olup Ivy şeklinde yazılmaktadır. Creeper de sarmaşık anlamına gelmektedir. Eğer arama motorlarında “Ivy League Universities” yazarsanız, zikredilen üniversite kimlikleri ve başarılarıyla ilgili bilgilere ulaşırsınız. Bunlar aynı zamanda bir dönem soyluların, günümüzde seçkinlerin veya önde gelen yöneticilerin de mezun olduğu kurumlardır. “Creeper Universities” diye yazarsanız seyrine doyum olmayan sarmaşıkların süslediği dev binaların ve kampüslerin resimleriyle karşılaşırsınız.
Adı geçen üniversitelerde çeşit çeşit sarmaşık ağaçları kampüslere dikilmekle kalmamış yıllar boyu yönlendirilerek duvarlar, tel örgüler, demir parmaklıklar, bu oksijen fabrikalarıyla donatılmışlardır. Dev binalar, pencereleri hariç bazen 10 kattan fazla yeşilliklere, mevsimine göre harika tonlarıyla sarı ve kırmızılara bürünürler. Belirtmek gerekir ki gerek ABD’de gerekse birçok Avrupa ülkesinde sayılanlar dışındaki birçok üniversite, şirket, kilise, okul çeşit çeşit sarmaşıklarla donatılmıştır. Bizde ise Levent, Etiler gibi muhitlerde bazı binalarda görülmektedir. Ancak sarmaşık üniversiteleri deyince bu sekiz, öncelikle akla gelir.
Bu üniversitelerin dünyanın en başarılı olanları arasında yer almasında, eğitim, araştırma, bilimsel özgürlük, liyakat tercihi ile ekonomik imkanlar gibi faktörler elbette sözkonusudur. Bütün bunlarla beraber beynin temel gıdası olan temiz hava bakımından son derece zengin olmasını da biz hatırlatalım. Cins cins sarmaşıklar kampüslerin her santimini birkaç kere, kat kat kaplayarak bir ormandan daha fazla oksijen üretir olmuşlardır. Öğrenciler ve araştırmacılar, bu oksijen bolluğu içinde çalışmaktadırlar.
İçinde bulunduğumuz aylar, evimizin, sitemizin, okullarımızın, civarımızdaki bahçe duvarlarının, tel örgülerin, demir parmaklıkların diplerine sarmaşık dikme zamanıdır. Bir karış boyundaki bir sarmaşık dalını yarısına kadar toprağa gömerseniz üç yıl içinde çevre de müsaitse bir ağaç kadar yeşillik haline gelebilecektir. Sürgünleri yönlendirirseniz beş-altı senede sokağınıza ufak bir orman kadar oksijen üretim imkanı kazandırmış olursunuz.
Çeşit çeşit sarmaşıkların rengârenk çiçek, meyve verenleri vardır. Bunların en hızlı büyüyeni olmasa da en güzeli, benzersiz kokusuyla hanımelidir. Diğerlerinin de farklı kokuları veya başka özellikleri bulunmaktadır. Bir şekilde toprağa tutturduğunuz her üç budaktan en az biri yeşerecektir. Üç-beş ay sonra sizin diktiğiniz sarmaşıkların üzerinde rengârenk kelebeklerin, arıların uçuştuğunu, bal topladığını gördüğünüzde hissedeceğiniz mutluluk tarif edilemez. Bu yeşillikler çoğaldıkça çevredeki kuş sayıları ve cinsleri de artacak, onların cıvıltılarıyla derin bir huzur duyacaksınız.
Uzmanlık alanı sömürgecilik ve kültürel emperyalizm olan bir akademisyen olarak soylular veya zenginlerin, Uluslararası İlişkiler literatüründe neo-colonialist (yeni sömürgeci) rehberlerin üsleri durumundaki Amerikan üniversitelerini örnek göstermemiz yadırganabilir. Öncelikle iyiyi, doğruyu, güzeli, sağlıklı olanı araştırırken bağnazlıktan kurtulmak da yine bilimin olduğu kadar inancımızın da gereğidir. Bununla beraber bu üniversitelerin örnek alınmasını yadırgayanlar için bir ağaç dikmenin fazileti konusunda Fahr-i Kâinat’ın (Aleyhisselam) Sahih-i Müslim’de geçen bir hadisini aktaralım: “Müslüman bir kişi bir ağaç diker veya ekin eker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey kıyamete kadar o kimseye sadakadır.” Benzer sahih rivayetler oldukça fazladır.
Bu konuda Türk dünyasından da ilginç bir bilgi: Türkistan hanlıklarının Çarlık tarafından işgalinden sonra 1870’lerde Doğu Türkistan’da Bedevlet Yakup Han, Kaşgar Hanlığı’nı kurar. Görünüşte İngiliz Ticaret Ateşesi, gerçekte Hindistan sömürgesine “kötü örnek” olmasın diye bu Türk hanlığını yıkmanın tezgâhını hazırlayan Sir Douglas Forsyth’in Londra’ya gönderdiği raporlarından bir ayrıntı: “Yarkent (bir Doğu Türkistan şehri) evlerinin damları, çiçek bahçesi …” Forsyth’in bu ayrıntıyı hayretle ülkesine bildirmesi doğrusu benim de hayretimi mucip olmuştur. Demek ki o dönemde İngilizler böyle şeylerden habersizler. 30-40 yıl önce Anadolu köylerindeki mütevazi evlerin dahi sofalarından, balkonlarından sokaklara taşan rengarenk çiçekler de hafızalardadır. Çevremizi yeşillendirmek ve çiçeklendirmek, bizim öz kültürümüzün ve inancımızın parçası olduğu halde bundan biraz uzaklaşmışız gibi.
Mezarların üzerindeki bitkiler, yeşil kaldığı sürece yaradanı zikrettiğinden orada yatanın kabir azabı çekmeyeceğine dair sahih rivayetler var. Kabristanların yemyeşil bahçeler haline gelmesinde bu inancımızın da etkisi vardır. Fakat yeşillik sadece mezarlıkara ait olacak demek değil. Sanki böyle bir yanlış kanaat mi ortaya çıktı da betonlaşmaya gösterilen müsamaha arttı? Halbuki yukarıda zikredilen Hadis-i Şerif, balkonlar, taraslar dahil bulabildiğimiz her karış toprağı yeşillendirmemiz, çiçeklendirmemiz, ağaçlandırmamız gerektiğine işaret etmektedir.
Sadece oksijen bolluğu belirleyici olsaydı, dünyanın akciğerleri kabul edilen Amazon yerlileri bilim ve teknoloji üretiminde ilk sırayı işgal ederlerdi. Bununla beraber temiz havanın, sağlıklı düşünmek, değerlendirmek, analiz etmek, bilimsel yeteneği geliştirmek konusundaki önemi de açıktır. Kampüslerimizi, okul ve cami bahçelerimizi, sitelerimizi, elimizin ulaştığı her yeri yeşillendirmenin ve ağaçlandırmanın tam mevsimindeyiz. Biraz da dikili ağaçlarımız olmasına, yeşilliklerimize kafa yorarsak çok daha huzurlu bir dünyanın mutluluğunu hissedeceğimiz kesindir.
Çevre, yeşil, sokaklarımızdaki masum dostlarımızın yemleri ve sularını hatırlama gibi konularda yazıp konuşanların genellikle uygulamada birşey yapmadıklarından şikayet edilir. Son birkaç ayda diktiğim ve diktirdiğim sarmaşık dalları yüzleri geçti. Bu faaliyetim bir kaç ay daha sürecek. Şimdiye kadarkileri da sayarsak diktiğim/diktirdiğim ağaçlar dahil birkaç ufak ormana tekabül eder. Önce kendim yapıp sonra yazdığıma göre bunu okuyanların da birşeyler yapacağına, yakın olanların benden budak isteyeceğine veya komşunun bahçesinden budanmış dalları değerlendireceğine yahut en yakın fideciden birkaç liraya uygun sürgünleri temin ederek dikeceğine inanıyorum. Müsait yerlere ıhlamur, akasya vb ağaç dikmenin de tam zamanı.
alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr